Üniversitelerde Başörtüsü
< - Geri Dön Eklenen Yorumlar Yorum Ekle 

( Bir Kere Daha)
ÜNİVERSİTELERDE TÜRBAN MESELESİ

Doç. Dr. Durmuş Yılmaz

    Basın ve yayın kuruluşlarının verdiği haberlere göre Atatürk Üniversitesinde 2005 mezuniyet törenlerine başları örtülü olan öğrenci velileri alınmamışlar, veliler de bu duruma tepki göstermişler. Olayın arkası da önü de hepsi bu. Bunun üzerine Hükümet üyeleri, başta Başbakan ve Dışişleri Bakanı olmak üzere ; Parlamento üyeleri (Milletvekilleri); Sivil toplum kuruluşları vs çok sert tepki göstermişlerdir. Bu tepkileri dinleyen ve gözlemleyen birisi böyle bir olayın, yani başı türbanlı bir bayanın ilk defa olarak, gerçekten ilk defa olarak, Türkiye'de bir üniversite binasına alınmadığını zannedebilir. Başbakan'ın duygusallık ve biraz da istismar kokan şu ifadesi ne kadar da samimiyetten uzak: "...Böyle bir anneyi evladının mezuniyet törenine almayan bir rektör..."
    Oysa, herkes biliyor ki, sayın Başbakan kendi eşini Meclis restoranına götürerek ona bir yemek bile yediremiyor. Hatta Meclis Başkanı başı örtülü eşini yanına alarak onu başkanı olduğu Meclis'in sosyal tesislerinde ağırlayamıyor. VIP salonlarında karşılama ve uğurlama törenlerine götüremiyorlar. Durum böyle iken ve 3 seneden beri "Kuzu Kuzu" bu durumu benimsemişken, konu üniversite olunca hemen hücuma geçmeleri bilinen popülist çıkışlardan başka bir şey olmasa gerektir. Yasama ve Yürütme organları tümüyle elinde olan Başbakan ve diğer yetkililer böyle bir soruna(!) çözüm bulamazlarken bunu Rektörden veya başka bir üniversite idarecisinden istemeleri en azından insafsızlıktır. Şimdi gelelim asıl meseleye, yani başörtülü bayanların kamu binalarına girip girmemesi olayına:
    Önce, Atatürk Üniversitesi örneğini ele alarak aklın ve sağduyunun gereğini bir kere de olsa hatırlayalım. Bu örnekte, üniversite kapısında resmi görevli tarafından, "türbanlı bayanların içeri alınmayacağı" yolunda uyarılan öğrenci velisi bayanın yapacağı 2 şey vardır. Birincisi: Tamam evladım, madem ki, üniversitenin kuralı böyledir, ben buna uyarım, işte başörtümü çıkarıyorum, diyerek başındaki örtüyü boyunu üzerine indirerek hiç olayı büyütmeden salona girip evladının sevincine katılma yoludur. İkincisi: Yine aynı şekilde uyarılan başı örtülü öğrenci velisinin görevliye "peki evladım, mademki üniversitemizin kuralı budur, o zaman ben de bu törenlere katılmıyorum..." diyerek kapının önünden çekilmektir. Şimdi neden böyle davranılması gerektiğini izah edelim:
    Üniversite mezuniyet törenleri resmi bir tören değildir. Üniversite idarecileri ile öğrenciler arasında bir çeşit vedalaşmadır. Öğrenci velileri de zaten davetli değildir. Velileri çocukları çağırmaktadır. Üniversitenin davetlisi değillerdir. Tamamen öğrenci, öğretim üyesi ve idarecilerle, yani bütünüyle üniversite içinde cereyan eden bir faaliyettir. Böyle toplantılara velilerin alınması veya alınmaması hiç de üzerinde durulacak bir mesele değildir. Zira burada ne velilerin ne de çocuklarının her hangi bir hakkının kaybolması veya zarar görmesi söz konusu değildir. Zaten öğrenciler de gerçekten mezun olmuş değillerdir. Zira sınavlar devam etmektedir. Bu, sembolik bir vedalaşma törenidir. İşte böyle bir törene velilerin gelerek olay çıkarması, kamuoyunu tahrik etmesi her şeyden önce çocuklarına zarar verir, onların mezun oldukları veya olacakları ve hayatları boyunca öğrencisi olmaktan gurur duyacakları, gurur duymaları gereken, üniversitelerine zarar verir. Veliler, istemeyerek çocuklarının sevinçlerine gölge düşürürler, onların sevinçlerini hüzne dönüştürürler. Diğer taraftan anne, baba ve yakınlarını bu törenlere çağıran öğrencilerin de üniversitelerinin kurallarını bilmesi ve velilerini ona göre çağırmaları gerekirdi. Salona alamayacakları velilerini neden çağırıp da onların üzülmelerine yol açtılar!
    Televizyonda dinlediğimiz bir veli (öğrenci annesi), kendisinin emekli öğretmen olduğunu ısrarla vurguluyor. Bu saygıdeğer emekli öğretmenin, evladının mezuniyet sevincini başörtüsü krizi ile üzüntüye dönüştürmemesi gerektiğini bilmesi gerekirdi. Kaldı ki, kendileri her halde en az 25 sene başı açık olarak görev yapmışlardır. Bir 10 dakika daha başı açık durarak çocuğu için bir fedakarlık yapamaz mıydı! Bir başka veli de ( öğrenci annesi), şehit annesi olduğunu vurgulamaktadır. Hanımefendi, lütfen vatanı için canını veren o mübarek evladınızı, bu tür siyasî meselelerde öne sürerek onun aziz ruhunu incitmeyin. Buna hakkınız yok! O mübarek genç, devleti için canından vaz geçmiş, sizin uğraştığınız meseleye bakın!
    Başörtüsü konusunda da üniversitelerde tam bir birliktelik galiba yok. Selçuk Üniversitesinde veliler için her hangi bir yasak uygulanmadı. Serbestçe gelip salonlara girdiler. Kimse velilerin kıyafetine karışmadı. Fakat öyle görünüyor ki, Atatürk Üniversitesinde durum biraz farklı. Bunu da normal karşılamak gerekir, diye düşünüyoruz.
    Son söz: Siyasetçiler din istismarcılığını ne zaman bırakırlarsa üniversitelerde baş örtüsü o zaman serbest olur!
   

< - Geri Dön

ÖZ GEÇMİŞ
İLETİŞİM
ZİYARETÇİ DEFTERİ
DİĞER BAĞLANTILAR
ANASAYFA
Vefat ve Teşekkür
GERİ DÖN
Ziyaretçiler
Toplam :   1989475
Bugün :   1
Aktif :   1

Örnek Köy


Anasayfa | Makalelerim | Kitaplarım | Güncel | Anketler | Yazılarım | Tartışalım | İletişim | Ziyaretçi Defteri | Öz Geçmiş

Web Tasarım: www.linearyazilim.com