SORUNUN ADINI DOĞRU KOYMAK Prof. Dr. Durmuş Yılmaz
Üniversitede başörtüsü-türban meselesiyle ilgili olarak dördüncü yazımı da yazıyorum. Doğrusunu isterseniz bu konuda yazı yazmaktan sıkıldım. Beşinci defa yazmamayı çok istiyorum. Fakat, AKP ve MHP parti yöneticileri inanılmaz bir ısrarla bu meselede halkı yanıltmaya, başka bir ifadeyle, halka yanlış bilgi vermeye devam ediyorlar. Neler söylendiğini bir kere daha hatırlayalım:
“…Üniversitelerde başörtüsü-türban yasağı nedeniyle binlerce genç kızımız okuma hakkından mahrum kalmıştır….Binlerce genç kızımız, Türkiye’deki yasak yüzünden yurt dışına gitmişlerdir, milyonlarca dolarlık masraflar yapmışlardır….” Bu iki cümle ve onun etrafında geliştirilen söylemlerin hepsi yanlıştır, doğru değildir. Şimdi açıklayalım: Önce bu sorun kimindir? İrdeleyelim. Başörtüsü sorunu üniversitede okuyan öğrencinin sorunu mudur yoksa üniversite dışındaki gençlerin sorunu mudur? Cevabı gayet açıktır: Bu sorun üniversitede okuyan öğrencinin sorunudur. Yani öğrenci sınava girmiş, üniversiteyi kazanmış, kaydını yaptırmış ve derslerine başlamıştır. Peki, Talep nedir? Çok az sayıda kız öğrenci derslere başlarını örterek girmek ve o şekilde okumak istiyor. İşte olayın özü budur. Konuyu biraz daha açalım: Üniversite birinci sınıfı ele alalım: 2007 yılında ÖSS’ye 1.700.000 öğrenci girdi. Bunlardan yaklaşık 250 Bini 4 yıllık lisans bölümlerini kazandı.( Açık Öğretim hariç). Bu sayının yaklaşık %25’i kız öğrencilerden oluşuyor. Onların içinde de ne kadarının başını örtmek istediği tam olarak bilinmemekle beraber oranın %10-15 civarında olduğu tahmin ediliyor. Genel bir yaklaşımla bu sayının 10 Bin civarında olduğu söylense pek de yanlış olmaz. Bu sayıyı bütün sınıflara teşmil edecek olursak sayının 30 Bin civarında kalacağı söylenebilir. Şimdi düşünelim, üniversiteye girmek için 1 milyon 700 Bin civarında öğrenci uğraş veriyor, bunların 1 Milyon 500 Bini dışarıda kalıyor, 250 Bin civarında öğrenci okuma hakkı elde edebiliyor. Başı örtülü olanın da açık olanın da ortak sorunları var: Barınma, yurt, burs, kredi, kitap ve diğer sorunlar bütün öğrencilerin hayatını zehir ediyor. Bütün bu zorluklara katlanarak okuyan ve fakültelerini bitiren öğrencilerin ancak %10’u hayal ettiği bir iş bulabiliyor. Ülkemiz üniversiteli işsizler cenneti (!) oldu. İşte bu şartlar içinde iktidar ve bir muhalefet partisi el ele vermişler, bitirdikleri zaman zaten işsiz kalacak kız öğrencilerin üniversitelerini başörtüleri ile okumaları için ölümüne mücadele ediyorlar. Anayasa maddelerini değiştiriyorlar, kanunlar çıkarıyorlar vs. Başbakan bu uğurda idamı göze aldığını bile söylüyor. “Beyaz çarşafla geziyoruz” diye bir şeyler söylüyor. Neymiş yaptıkları? Üniversitenin sorununu çözüyorlarmış!!! Söyledik, bir kere daha söyleyeceğiz: Başörtüsü sorunu üniversitede okuyan öğrencilerin çok az bir bölümünü ilgilendiren bir sorundur. O da hayatî değildir. Yani öğrenciler başörtüsü yasağı nedeniyle fakültelerini bırakıp gitmemişlerdir. Bina girişinde başlarını açmışlar, derslerine başları açık olarak girmişler ve girmektedirler. Zaten bitirdikleri zaman da –eğer istedikleri işi bulabilirlerse, yani memur olabilirlerse- başlarını açacaklardır. Öğrenciler başlarını açarak okumayı kabullendiklerine göre politikacılara ne oluyor da başı açık okuyan öğrencilerin başlarını örttürmeye çalışıyorlar. Bunun bir tek izahı vardır: Daha fazla dindar görünerek daha fazla oy alabilmek! Evet iş “Hasat” işidir. Bütün mesele buradan çıkıyor. Son söz: Üniversitelerde öğrencilerin arasına, öğretim üyelerinin arasına ve öğrencileri ile hocalarının arasına nifak tohumları serpmişlerdir. Tüm üniversite mensuplarının akademik konsantrasyonu bozulmuştur. İdarecilerin işi iyice zorlaşmıştır. Üniversiteler provokasyona ve dışarıdan müdahaleye tur. |
|
||||||||||||||||||||||||||
|